İnsanın İhsan şuuruyla kulluk yapabilmesi Cenab-ı Hakk'ın yakınlığı zevk etmesiyle mümkün olur. Kur'an-ı Hakim'in beyanıyla O, kullarına şah damarından daha yakındır.(Kaf, 50/16) Kullarını her an koruyup gözeten Hak Teala, insandan kendisine yönelmesini ister.(En'am, 6/102) Ancak insan, kendisiyle Rabbi arasına giren birtakım fiilleriyle kalbini bulandırır ve bunun neticesinde Rabbinden uzaklaşır. Hz. Peygamber'in, insan vücudunda bir et parçası olduğunu, o iyi olursa tüm vücudun iyi olacağını ama o bozulursa bütün vücudun bozulacağını ( Buhari, İman39) buyurması kalbin selametinin ne kadar mühim olduğunun göstergesidir. Kalp hanesini kötülüklerden arındırıp temizleyen ve güzellikleriyle tezyin eden kimse selamet bulur. Böyle bir kalbe Hak Teala nazar eder ve kul bu yakınlığın tesiriyle Rabbine muhabbetle kulluk eder.
Lisan- Kalp
Kalp hanesini kötülüklerden arındırıp temizleyen ve güzelliklerle tezyin eden kimse selamet bulur. Böyle bir kalbe Hak nazar eder ve kul bu yakınlığın tesiriyle Rabbine mehabbetle kulluk eder. Alıntılar şöyle: Kulu Rabbine yaklaştıran ve ihsan şuuru içinde namazı ikame etmesini sağlayan zahir ve batın şartlarını Hücvīrî şöyle sıralar: "Birincisi: Zahirde necasetten, batında şehvet ve süfli arzulardan arınmak ve temizlenmektir. İkincisi: Zahirde elbiseyi necasetten temizlemek, batında bu elbiseyi helal yoldan temin etmektir. Üçüncüsü: Zahirde ruhu afetlerden ve habis şeylerden, batında fesat ve günahtan temizlemektir. Dördüncüsü: Kıbleye karşı yönelmektir. Zahir kıblesi Kabe, Batın kıblesi A