Tâbiûn dönemi yeni fetihlerle İslâm topraklarının genişlediği, toplumun Acem ve mevâlî nüfusla birlikte kozmopolit bir yapıya büründüğü, ilmî ve kütürel canlılığın arttığı; tefsir, fıkıh, hadis ve kelâm gibi İslâmî ilimlerin geliştiği ve tedvîn edilmeye başlandığı çok önemli bir zaman dilimidir. Bugün anladığımız manada tefsir faaliyetleri tâbiûn eliyle neşvünema bulmaya başlamış ve Hz. Peygamber ile sahâbenin tefsirine ulaşmada tâbiûn yegâne halkayı oluşturmuştur. Tâbiûn dönemi ilmî faaliyetlerin en yoğun devam ettiği şehir şüphesiz İslâm’ın toplumsal hayatta da yaşanır hâle geldiği Medine’dir. Tefsirde adına sıklıkla rastlanan başta Muhammed b. Kâ b elKurazî ve Zeyd b. Eslem olmak üzere Urve b. Zübeyr, Saîd b. Müseyyeb, Ömer b. Abdülazîz, Atâ b. Yesâr, Muhammed el-Bâkır, Nâfi ve İbn Şihâb ez-Zührî gibi meşhur tâbiûn Medinelidir. Bugün elimizde bulunan ve senedi tam nakleden tefsir eserlerindeki rivayetlerin çoğunluğunun tâbiûna ait olması konunun önemini ortaya koyan hususlar arasında yer alır.