Allah ve Resul’ünün muradını idrak etmenin bir çabası olarak, Müslümanlar, ayetleri tefsir etme noktasında belli bir birikimi ve usulü ortaya koydukları gibi hadisleri ve hadisleri içeren eserleri de derinlemesine anlamanın, kapalı yönlerini gidermenin ve onları hayata dokunan bir veri kılmanın mücadelesi içinde olmuşlardır. Bu mücadelenin bir ürünü olarak ortaya çıkan şerh literatürü, hicrî 3 ve 4. Asırla birlikte ilk sistemli örneklerini ortaya çıkarmıştır. Bu çalışma, hadis şerhlerini gelişim dönemleri ve bu dönemlerin şartlarında oluşan şerh edebiyatı özelliklerine göre bir incelemeye tâbi tutmaktadır. Hattâbî’nin meâlimü’s-sünen’i ile başlayan kitabiyat nüveleri, hadisleri incelemelerinin maksadına göre türlere ayrılmıştır. Hadis şerh literatürünün ilk döneminde ortaya çıkan ve fıkhî yöntemi esas alan şerhler, Endülüs fıkıh geleneğinin hadisleri anlama biçiminin de etkisiyle, şârihin mezhep tercihlerine göre hadisleri değerlendirmesini daha çok yansıtmıştır. Bu dönemde Müslümanlar arasında otorite kazanan hadis eserlerinin şerhte merkeze alındığını söyleyebiliriz. Fıkhî bakış açısının dışında hadisleri, tasavvufî anlamları itibarıyla inceleyen şerh türleri de mevcuttur. İbn ebî Cemre’nin behcetu’n nüfus isimli eseri bu başlık altında zikredilebilir. Hadis şerhlerinin usul sistematiğinin yerleştiği ve ele alınan hadis mecmualarının yapı ve muhteva açısından her yönüyle incelendiği “zengin içerikli şerhlere” ise ibn hacer ve aynî’nin çalışmaları örnek olarak verilebilir. Eserde yer verilen şerh türleri hem kendi aralarında hem de tefsir literatürüyle mukayeseli olarak incelenmiştir