Tarih boyunca topluma odaklanan gelişim fikri, 20. yüzyılın sonlarına doğru insanı merkeze alan bir mahiyete kavuştu. Böylece bireysel kazanımlar öne çıktı, başarı ile mutluluk kavramları, para/kariyer/konum gibi şahsi kazançlara oranla tanımlanmaya başladı. Bu süreçte değerlerin uğradığı itibar kaybıyla ortaya çıkan Yeni Çağ inanışlarının etkisindeki kişisel gelişim, benliğe tanrılık atfeden, evrenin ya da doğanın tanrı ile aynı olduğunu savunan, somut ve fizikötesi alanlar arasındaki geçişlilik ve bütünlük anlayışına sahip bir dünya görüşü etrafında, insanlığın hem spiritüel hem de fiziksel tekâmülünün kolektif bir uyanış gerçekleştireceği iddialarını taşımaktadır. Yeni Çağ’a hazır olabilmek üzere metamodern bir inanma biçimi teklif eden bu akımlar karşısında bir Müslümanın, kişisel gelişime, İslam’ın itikadi temellerine dayanan bir zeminde yaklaşması oldukça elzemdir.